Alim okulu -- AFL
![]() |
Tam 50 sene önce (28 Ekim 1964) bir haber "Ankara'da âlim yetiştirecek bir okul açıldı" |
![]() |
AFL 1964 -- Derslikler ve idare binası Issız bir dağ başında yatılı okul |
Fikirler kaybolmasın diyerek bu mektuplarda saklıyorum
![]() |
Tam 50 sene önce (28 Ekim 1964) bir haber "Ankara'da âlim yetiştirecek bir okul açıldı" |
![]() |
AFL 1964 -- Derslikler ve idare binası Issız bir dağ başında yatılı okul |
Otuz sene önceydi. 1984'de ilk Macintosh çıktığında GUI diye bir şey duyduk. Fare, pencere, menü... hepsi ilk Mac üstünde gördüğümüz yepyeni kavramlardı. Sol üst köşede küçük bir siyah elma ve yanında değişmeyen üç kelime: File-Edit-View.
Malzeme çok basit ve ucuz: Renkli fotokopi kağıdı. Kesmek için makas kullanmam. Uzun kesitler için giyotin uygun -- makas hiçbir elde bu kadar düzgün kesemez. Parçaları birbirinden ayırmak için mektup açacağı yeterli.
Origami merakı, fakültedeki uzun toplantıların bir yan ürünü olarak 15 yıl önce ortaya çıkmıştı. Bir süre uzak kaldıktan sonra, 2012'de CAS161 dersini tekrar açtım. İlgi gördüğü sürece, bu dersi yine vermek isterim.
[Dün akşam Üsküdar'da "cebimize sığan bilgisayarlar" konusunda şu gözlemi anlatmıştım]
Bakıyorum ki herkes bir acele içinde. Aman şu zor iş bitiversin, şu dertli gün geçiversin, ayın sonu geliversin... İyi ama geçen ömrümüz, giden hayatımız, biten sermayemiz değil mi? Neden öyle bol keseden harcayalım?
Hikmetli bir kuzenim şöyle demişti: "İyi ki hayatın hızlı sarma -fast forward- düğmesi yok. Olsaydı, en ufak bir acıda, en küçük bir dertte ömrümüzü ileri sarar hızla bitiriverirdik."
Halbuki insan her anın kıymetini bilip o anı yaşamalı. Kıymeti bilinen anların toplamı bizim gerçek ömrümüzdür. Bu hakikatin muhtelif yansımaları:
Mâ medâ fâte, vel-muemmeli gayb,
Felekes-sâ'atulletî ente fîhâ...
Geçen geçmiştir artık; ân-ı müstakbelse mübhemdir;
Hayâtından nasîbin: Bir şu geçmek isteyen demdir.
(Arapça bir beyit ve Safahat içinde yorumu)
Bil ki, dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise, senin elinde senet yok ki ona mâliksin. Öyle ise, hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil...
(Risale-i Nur yorumu)
Yesterday is history. Tomorrow is a mystery.
Today is a gift. That's why it is called the present.
(çevirisi imkansız bir söz)
sûfi ibnul-vaqti bâşed ey refîq
nîst ferdâ guften ez şart-î tarîq
Arkadaşım, sûfi vaktin oğludur, "yarın" demek tarîkata sığmaz.
(Mesnevi I/133)
Bilgisayarların kocaman salonları dolduran makinelerden başlayıp cebimizde süregelen evrimi en az 40 yıllık bir hikaye. Onar yıllık zaman aralıkları ile bu hikayeyi izleyelim.
1965 -- Oda içi (Mainframe)
1965'de bütün dünyada sadece birkaç bin -o zamanki yaygın ismiyle- "elektronik beyin" vardı ve bunların çoğu IBM markasını taşıyordu. Bilgisayar o kadar pahalıydı ki, satın alma değil kiralama yönemi ile müşteri bulurdu. Özel soğutulmuş odalarda sürekli çalışan bu cihazlarda Fortran ve Cobol en yaygın programlama dilleri idi.