Mesnevi, Özün Özü
Dinle şimdî, ney şikâyet anlatır
Ayrılık derdiyle inler, ağlatır:
«Ayrılıktan gözlerim yaş çağlıyor
İnlememden er ve hâtun ağlıyor
Arzu ettim şerha şerhâ bir yürek
İştiyaktan dertlenip yanmak gerek
Ayrı kalmış, özlemiştim aslımı
Bekledim hasretle her dem vaslımı
Yolcudan da sırdaşım var, hancı da
Avlanan da dostum olmuş, avcı da
Benden aldın bir küçük bardak kadar
Zor bir iş yok sırlarım bilmek kadar
Bil ki feryâdımda gizlî sırlarım
Her kulaktan âvaz âvaz saklarım
Ten bu candan, can da tenden örtüsüz
Baş gözüyle cânı görmek ölçüsüz
Duyduğun ses âteşim, sanmâ hava
Âteşimden yanmadıysan vah sana»
Neyde duydun, inleyen ses aşktadır
Gözde gördün, çağlayan yaş aşktadır
Perdesiyle gamlarî örter bu ney
Perdelerden kurtarır, yırtar bu ney
Hem zehirdir, hem ilaçtır, bil bu ney
Eski, sâdık arkadaştır, gör bu ney
İnleyen ney zorlu bir yol anlatır
Aşk-ı Mecnun kıssasıyla ağlatır
Aklımın tek mahremî var, inleyen
Söyledim söz, tek kulak var dinleyen
Gamların arttıkça ûzar günlerin
Günlerinle yoldaş oldû dertlerin
Günlerin dertlerle geçmiş, boş değil
Sevdiğin kalbinde kalmış, böyle bil
İndi rahmet, suyla dolmuş ortalık
Kandı herkes, doymayan yalnız balık
Sözlerim çok, anlaşılmazsâ ne gâm
Yazdığım hep özlü olsun, vesselâm
Mesnevî'nin özü olan ilk 18 beyit için, vezne sâdık bir mânâ çevirisi.
Kelimelerden çok anlam üzerinde duruldu.