18 Nisan 2019

Duaya Davet

Sebepler tükenince duadan başka ne gelir elden...

Üçüncü çağrı -- Perşembe

ÖSYM'nin eski başkanı Ali Demir göz altına alındıktan 10 gün sonraki sorgusunda kısıtlı olarak serbest bırakıldı. Lakin içim rahat değil.

Bu gece 22:30'da ihlas ve uhuvvet (kardeşlik) için dua edelim...

Yatsı ile vitir arasında, 8 rekat hacet namazından sonra içtenlikle yalvaralım, arz-ı halimizi Yüce Makama iletelim, "Bana dua edin, cevap vereyim" sözüne güvenelim.


İkinci çağrı -- Çarşamba

Rabbimiz kullarının içten duasını seviyor ki musibetler gönderiyor.

Efendimizin sevgili eşine atılan iftira en ihlaslı dualara yol açtı.

Bu gece yine 22:30'da Ali Demir'in hurriyeti için dua edelim...

Çünkü ancak duamız kadar değerimiz var.


Birinci çağrı -- Salı

Salı-Çarşamba-Perşembe 22:30'da Ali Demir'in hurriyeti için dua edeceğim.

Aynı dakikalarda duama amin demenizi rica ediyorum.



Ali Demir kul hakkı yemedi, haksızlık tezgahlarının önünde demir gibi durdu.
Adalet Herkese Lazım

İki kişi bir adamı dövüyorsa, dövülenden taraf oluruz. Ama yüz kişi bir adamı taşlıyorsa... bir taş da biz mi atalım?
#alidemirmasum


KAMUOYUNA AÇIKLAMA

(18 Nisan 2019 -- Prof Dr Ali Demir)

8 Nisan 2019 Pazartesi gününden başlayarak 10 gün süre ile “FETÖ Üyeliği” suçlaması ile göz altında tutuldum.

2010-KPSS soruşturmasında olduğu gibi bir SMS mesajı ile veya Kayseri’de görülen 2013-ALS davasında olduğu gibi yazılı bir davet ile ifade vermeye gideceğim halde, gözaltına alınmam davet edilen medya tarafından bir devlet kurumunun görevlendirmesi ile gittiğim Bursa’da  “Saklandığı Tekstil Fabrikasında Yakalandı” şeklinde manşetler ile verildi.

Ben bu ülkenin mahkemelerinde yargılanmak isterim.. Bir suçum varsa bu ülkenin hapishanelerinde cezamı çekmek isterim. Ülkemize karşı olan borcumuzun ödenemez olduğuna inanırım. Ülkemizin önemli bir üniversitesinde Profesörüm. Bir sınav skandalı üzerine Devletim beni çok önemli bir kurum olan ÖSYM’nin başında görevlendirildi. Neler yaptığımı o dönemi yakından izleyenler bilmektedirler. Bu konuyu ayrıntıları ile daha sonra kamuoyu ile paylaşacağım. Hakikat ilk bakışta görünmeyebilir ancak nihayetsiz olarak kendini asla gizlenmez. Hakikat arayanlara bir gün kendisini gösterecektir.

Bir ülkenin devlet erkini kullananların, insan haklarını zedelememek ve onurunu korumak en önemli görevi olmalıdır.

Sadece yaklaşık 60’şar dakikalık kayıt dışı yapılan 3 görüşme için 10 gün süre ile gözaltında tutularak gazetelere “8 Gün İfade Verdi” başlığının atılması, her dört günün sonunda “suçluların kent meydanında teşhir edilmesi”ne benzer biçimde ellerimizde sembolik kelepçeler ile foto muhabirlerinin ve kameramanların karşısına çıkarılmam bilinçli biçimde bana bu muameleyi layık görenlerin durumuna ayna tutmuştur.

FETÖ için özel olarak çıkarılmış 4 gün gözaltı süresinin ardından 4 gün ve yine ardından 4 gün uzatılarak adeta psikolojik işkenceye dönüşen gözaltı muamelesi yasal olabilir ancak vicdani olmamıştır.

Tüm bunlardan sonra ise 2006-2014 yılları vaki olan 120 telefon görüşmesi dayanak gösterilerek FETÖ/PDY Terör Örgütü Üyesi suçlaması her türlü insaf, vicdan ve hukukilikten yoksundur.

10 gün süren gözaltı süresi ve ardından yaşanan 8 saatlik ifade verme süreci, beni Eylül-2010 ile Nisan 2015 arası yapmış olduğum ÖSYM Başkanlığım süresince “Sınav Güvenliği”ni FETÖ/PDY ve PKK dahil her türden terör örgüne karşı nasıl tesis ettiğimi bir kez daha hatırlatmıştır. Bana yapılan muamele, bir senaryonun parçası olarak seçildiğimi ima etmektedir.

Ancak, hemen belirtmeliyim ki bu 10 günlük gözaltı süresi aynı zamanda bana FETÖ/PDY Terör Örgütünün nasıl sinsice kamu kurumlarına sızdığını da göstermiştir. Kamu kurumlarından  bu mankurtlaştırılmış zavallıların, kamuya, ailelerine ve kendilerine en az zarara verecek biçimde nadide çiçekler arasında yetişen ayrık otlarını temizleme titizliği ile temizlenmesi en büyük dileğimdir ve bu temizlik için elimden gelen desteği veririm.

Kamuoyu iyi bilsin ki Başkanlığım döneminde yapılan sınavların kahir ekseriyeti, emniyet güçlerimize destek verdiği zannedilen bilişim bilirkişilerinin soruşturmayı yürütenleri ve kamuoyunu eksik ve yanlış yönlendirmelerine rağmen, son derece yüksek bir güvenlik içinde gerçekleştirilmiştir. “Sınavlarda hak ve adaleti tesis etmek amacıyla büyük bir özveri ve titizlikle geliştirip uygulamaya aldığımız tedbirlerin ÖSYM’den haince, ahlaksızca nemalanan pek çok şer odağını kızdırmış ve ilkel bir bağnazlık ve aymazlıkla üzerime saldırmaya sevk etmiştir. Başkanlık yaptığım dönemde “Emeğiniz Emanetimizdir” sloganı ile vurguladığımız üzere çocuklarımızın/adaylarımızın emeğini en kutsal emanet olarak gördüm ve her türden sınav çetelerine ve şer odaklarına fırsat vermedim. Kul hakkına en içten dikkat eden biri olarak şunu temin ederim ki tek bir kulun hakkı yenmediği gibi ÖSYM için ekibimle kurduğum yeni sistem değiştirilmediği sürece bundan sonrada kimsenin hakkı yenmeyecektir.

Hakkımda açılan daha önceki davalar gibi bu davanın sonucu da benim bir kez daha adaletten ayrılmayarak ülkeme ve milletime faydalı olmak için çalıştığımı tescil edecektir.

Benim yaşadığım bu sevimsiz sürecin, her türden kamu üst  düzey yöneticilerinin her ana başına gelebilme potansiyeli olduğu hatırlatır, bunun medeni usullerle yapılması için yaşadıklarımın bir dönüm noktası olması ümidiyle duyarlı basınımızın tüm hakikatleri toplum ile paylaşması temenni ederim.

Kamuoyuna saygıyla arz ederim.

Prof. Dr. Ali Demir (demir.ali.tr@gmail.com)
Eylül 2010-Nisan 2015 arası ÖSYM Başkanı


16 Nisan 2019

Adalet Herkese Lazım

Sekiz gün oldu ve Ali Demir hâlâ ne ile suçlandığını bilmeden parmaklıklar arkasında...

1. Ali Demir kaçmıyordu ki yakalansın. Daha önce mahkemede aklanmış, beraat etmişti. Adresi belli, gideceği yer belli olan bir üniversite elemanı nereye kaçacak ki?

2. Ali Demir AKP iktidarında ÖSYM'deki yolsuzluğu önlemek için atandı. İlk icraatı kopyayı kökünden engelleyen "herkese farklı soru kitabı" uygulaması olmuştu.

3. Ali Demir atandığı gün beni aradı ve bilgisayar sisteminin başına getirmek için "güvenilir bir yazılım uzmanı" sordu. Örgüt üyesi olsaydı, kimi atayacağını sana bana mı sorardı?

4. Ali Demir ve takımının kurduğu sistem yedi yıldır kullanımda. Sistem yanlış olsaydı, sonraki yönetimler tarafından hemen değiştirilirdi.

5. Ali Demir kul hakkı yemedi, haksızlık tezgahlarının önünde demir gibi durdu.

Adi suçlulara bile uygulanan "masumiyet karinesi" burada tam tersinden çalışıyor: Medya ağız birliği ile masum bir insanı suçlu ilan etti. Düşene vurmak kolay, yarın serbest bırakılır ya da tekrar aklanırsa, onun itibarını kim geri getirecek?

#alidemirmasum

Avukatının bildirisi


13 Haziran 2018

Neden JavaScript?

2004 sonlarında blog yazmaya ilk başladığımda "Neden Java?" sorusuna güzel bir cevap yazdığımı sanıyordum. Neden şimdi JavaScript, ne değişti?

Java dilinin avantajları bugün de geçerli: Daha profesyonel ve disiplinli bir dil, programcıyı istenmeyen hatalara karşı daha iyi koruyor. Üstelik server tarafında en yaygın dil olduğunu düşünüyorum. Ama büyük bir sorun var: Öğrencilerimiz geliştirdikleri yazılıma mobil cihazlardan ulaşamıyorlar. Öğrettiğimiz Java'yı kullanmak için masa-üstü ya da diz-üstü cihazlar gerekiyor.

Geçen dönem verdiğim Automata dersinin dönem ödevinde sınıfı teşvik ettim: "Konuları Java ile anlattım ama isterseniz JS kullanın, faydasını görürsünüz" dedim. Sınıfın üçte biri bu tavsiyeme uydu ve çok güzel işler yaptılar:   maeyler.github.io/Automata-2018/

2002'den beri kullanıp öğrettiğim Java'yı bırakıyor ve JavaScript'e geçiyorum. Sebeplerini aşağıda üç başlık altında özetledim. Bu kararı vermemde etkili olan küçük çalışmaları da ayrıca GitHub'da yayınladım:   maeyler.github.io/JS/


1. JavaScript her platformda çalışıyor

1995'te Java ilk çıktığında bütün masa-üstü bilgisayarlarda (Windows, Linux, Mac) sorunsuz çalışıyordu. Geliştirdiğimiz yazılımı, hiç değiştirmeden her bilgisayarda kullanabiliyorduk. Mobil cihazlar çıkınca durum değişti. Platformların üçlü sınıflandırması artık Android, iOS, Desktop şeklinde yapılıyordu ve Java bu üçün ikisinde çalışmıyordu. Android uygulamalarının çoğu Java dilinde yazılıyor ama iki Java uyumlu değil! Uyumluluk konusunda 1995 öncesine döndük.

https://bgr.com/2016/11/02/internet-usage-desktop-vs-mobile/

Grafiğe göre bir buçuk sene önce, (bildiğimiz Java'nın çalışmadığı) mobil cihazların internet kullanımı, masa-üstü platformları geride bırakmış. Yani, öğrettiğimiz yöntemlerin müşteri bazı giderek küçülüyor.


2. JavaScript daha kolay ve daha eğlenceli

"Kullanımı kolay, kurulumu yok" cümlesi sanırım JavaScript için tam doğru. Web sayfalarına nereden bakıyorsanız JavaScript yazılımı orada çalışıyor. En ufak bir eklenti gerektirmiyor... JavaScript geliştirmek için gereken araçlar da yine aynı browser içinde bulunuyor.

Java öğretenler, aşılması gereken çok dik bir öğrenme eğrisi olduğunu iyi bilirler. Java'yı kurup çalıştırmak zor, hata mesajları ilk başlayanlar için hiç anlamlı değil, yazılım geliştirme aracı olan IDE'ler aşırı karmaşık... JavaScript için ise, öğrenme süreci çok daha kolay, kurulum ve IDE yok, browser içindeki geliştirme araçları daha basit ve kullanışlı.

Geriye bakınca, 2004'te yazdığım "GUI uygulamalarında Java çok yetenekli" cümlesi şimdi komik göründü! Doğru, çok yetenekli, ama o yeteneği kullanmak için ne kadar emek boşuna harcanıyor. JavaScript tarafında ise, GUI zaten web sayfasının bir parçası...


3. JavaScript web tasarımında vazgeçilmez

Java ilk başından beri, hem Server hem de Client tarafında çalışacak bir "web dili" olarak tasarlanmıştı. Lakin Client tarafının ana elemanı olan Applet, sektörün devleri tarafından güvenlik bahanesiyle dışlanınca web sayfalarında Java görünmez oldu. Bir zamanlar Java ders kitaplarında ilk konu olarak öğretilen Applet'ler artık çalışmıyor.

Applet'ten boşalan yeri bir süre Flash ve benzeri teknolojiler aldı. Ama sonra ne olduysa, hepsi gitti, bir tek JavaScript kaldı. 10-15 yıldır en başarılı web sayfaları, birbiriyle etkileşen üç farklı dil birlikte kullanarak geliştiriliyor:
  • HTML ile yapısı tasarlanır
  • CSS ile görünümü düzenlenir
  • JavaScript ile kodlanır

Kendi penceremden dillerin tarihçesi

Yazdığım ilk program (1971) Fortran'da basit bir fizik tablosunu hesaplıyordu -- üç günde çalıştırabilmiştim. Sonra derleyici yazmayı öğrenirken (1982) Pascal'a geçtim. En ilginç yazılım parçalarını, en uzun süre (20 yıl) kullandığım bu dilde yazdım. Ama bugün artık Pascal ile yazabileceğimi sanmıyorum.

Yarım asıra yaklaşan yazılım tecrübemde JS dördüncü dil oluyor:
1971 Fortran -- Boğaziçi Ü'de öğrenci
1982 Pascal -- Boğaziçi Ü'de öğretim üyesi
2002 Java -- Marmara Ü'de bölüm başkanı
2018 JavaScript -- FSMVÜ'de emekli hoca


Bu listeye bakınca, daha en başında Java yerine JavaScript'e geçebilirmişim gibi görünüyor. Bilgisayarımda 2002 Haziran tarihli, çoktan unutulmuş birkaç JS denemesi buldum. Demek ki o zaman denemiş ve beğenmemişim. JavaScript "tasarımı aceleye gelmiş" bir dil olduğu için, terazi o zamanlar Java'nın lehine idi. Zaman geçtikçe JS doğru yönde gelişti ve şu anda web sayfalarının hakim dili olarak "olmazsa olmaz" bir yeri var.

Ref: Bilgisayar cebimize nasıl sığdı


9 Nisan 2017

Süreklilik

Hayır, süreçlerin sürdürülebilirliği değil, fonksiyonların sürekliliği bugünkü konumuz. Temel derslere geri dönüp bakınca, lisans eğitiminde bazı konuları iyice anlamadan geçtiğimiz ortaya çıkıyor. Süreklilik de böyle bir kavram. İki örnekle anlatmaya çalışacağım.

xn-1 fonksiyonunun türevi her n için tanımlı. Ama iş türevin tersine gelince, 1/x için belirsiz integral beklenmedik şekilde logaritma çıkıyor. Acaba neden n=0 farklı bir rejim? Bu farklı davranış xn fonksiyonundan türetilebilir mi?

xn-1 fonksiyonunun 1'den herhangi bir pozitif a sayısına kadar integrali için iki farklı formül var:

f(a, n) n'nin sürekli bir fonksiyonu ise, n parametresi sıfıra yaklaşırken iki ifadenin eşit olması gerekir:
Bu şekilde yazınca hiç de şaşırtıcı değil, çünkü bu ifade, ax fonksiyonunun x = 0 noktasındaki türevi! Yani xn fonksiyonundan başlayıp ax fonksiyonunun türevi ile logaritmaya ulaşmış olduk.


İkinci örnek basit bir diferansiyel denklem: y' + y = e-kt, y(0) = 8
Bu denklemi sağlayan y(t) fonksiyonu için iki ayrı çözüm şekli var:

a) k = 1 ise çözüm üstel fonksiyonun lineer bir ifade ile çarpımı:
y(t) = e-t (8 + t)

b) k = 1 değilse çözüm iki farklı üstel fonksiyonun toplamı:
y(t) = A e-t + B e-kt

Çok farklı iki ifade bulduk ama k parametresi 1'e yaklaşırken iki çözümün yaklaşık eşit olması gerekir. Mesela k = 1.01 için, A ve B katsayıları denklemden ve başlangıç şartından bulunabilir:
y(t) = 108 e-t − 100 e-1.01t
Bu ifade şöyle yazılırsa (a) çözümüne yakın olduğu görülür:
y(t) = 8 e-t + 100 e-t (1 − e-0.01t)
Burada e-0.01t yerine yaklaşık değeri olan 1 − 0.01t koyunca yukarıdaki (a) çözümüne hemen ulaşılır.

Aynı sonuç, e-xt fonksiyonunun x = 1 noktasındaki türevi olarak da bulunabilir. Yani e-xt fonksiyonunun t'ye göre türevinden başlayıp aynı fonksiyonun x'e göre türevine ulaşmış olduk.


Meraklı okuyucu için üçüncü bir örnek verelim:
y'' + 2y' + cy = 0, y(0) = 2, y'(0) = 0

a) c=1.00 ise y(t) = 2 e-t (1 + t)
b) c=0.99 ise y(t) = 11 e-0.9t − 9 e-1.1t
c) c=1.01 ise y(t) = 2 e-t (cos 0.1t + 10 sin 0.1t)

(b) ve (c)deki iki farklı çözüm, c parametresi 1'e yaklaşırken neden (a) çözümüne yaklaşır?

2 Nisan 2017

Mezunumuzdan

Böyle bir mektup alınca, 40 senelik eğitim çabalarının meyvesi diyerek seviniyorum.

From: Hande Döngel Altekin
To: Akif Eyler
Date: Feb 18, 2017 at 20:10

Lisans zamaninda pek caliskan oldugumu soyleyemem, fakat simdi Amerikan egitiminin gerektirdigini yapiyorum. Keske 10 sene once bunu anlasaydim, simdi pismanim. Burda 2.30 ortalamaya anormal gozuyle bakiliyor.

Turkiye’de neden oyle oluyor, birbirimizi tembellige mi alistiriyoruz. Gerci ogreniyordum, mantigi aliyordum ama fazla not pesinde kosmuyordum. Turkiyede 85 alinca cok seviniyordum, burda begenmiyorum. Burda farkli olarak yaptigim ve yapmak zorunda oldugum: her hafta dersten once unitenin ozetini cikararak calisiyorum. Cunku herkes oyle yapiyor. Tam gun iste calisip cocuklari olmasina ragmen bir de derse calisip geliyorlar. Hoca da calisilmis olarak varsayip detaylari vererek, mantigini pekistiyor, ders sonunda quiz yapiyor veya bir case isleniyor. Calisip gitmek gerekiyor. Yoksa anlamiyorsun. Gecen donem bir hocanin dersinde quizler sayesinde bu tempoya alistim bu donem o yuzden rahat ediyorum. Ayiptir soylemesi 4.00 ortalama yaptım.

Genc arkadaslar "ben zaten master yapmayacagim ortalama bana gerekli degil" demesinler. Annem demisti; "benim zamanimda lise mezunu olmak yeterdi. Universite okumak ekstra gibi gozukurdu. Simdi normal olan universite mezunu olmak, ben geride kaldim. O yuzden sen master yapmalisin. Ileride gerekecek” Ben dinlememistim ilk mezun oldugumda ama master artik sart, 30 yasinda mastera basladim.

Hande'nin yazdıkları beni uzun uzun düşündürdü. Farklı okullarda yıllardır verdiğim Automata ve Simulation derslerini Amerika'daki benzeri derslerle kıyasladım. Aynı kitapları okutuyoruz, aynı programı izliyoruz ama sonuç aynı olmuyor. Neden? Çünkü aynı ağırlıkta ödevler veremiyoruz, benzer zorlukta sınavlar yapamıyoruz. Bir dönemde 3-4 ödev bile çok geliyor buradaki öğrenciye. Sınav derseniz, derste anlattığımız konuyu bile sınavda geri alamazken, her sınavda orijinal, kitap dışı soruları kime, nasıl soracağız?

Örnek olarak, MIT'deki Automata dersinin 2006 sınavları ile FSMVÜ'de aynı dersin 2016 sınavını kıyaslayabilirsiniz. Bu nedenle iki taraftaki eğitimin kalitesi aynı olamıyor. Çalışma alışkanlıkları çok farklı.