25 Mayıs 2005

Mesnevi, Özün Özü

Dinle şimdî, ney şikâyet anlatır
Ayrılık derdiyle inler, ağlatır:

«Ayrılıktan gözlerim yaş çağlıyor
İnlememden er ve hâtun ağlıyor

Arzu ettim şerha şerhâ bir yürek
İştiyaktan dertlenip yanmak gerek

Ayrı kalmış, özlemiştim aslımı
Bekledim hasretle her dem vaslımı

Yolcudan da sırdaşım var, hancı da
Avlanan da dostum olmuş, avcı da

Benden aldın bir küçük bardak kadar
Zor bir iş yok sırlarım bilmek kadar

Bil ki feryâdımda gizlî sırlarım
Her kulaktan âvaz âvaz saklarım

Ten bu candan, can da tenden örtüsüz
Baş gözüyle cânı görmek ölçüsüz

Duyduğun ses âteşim, sanmâ hava
Âteşimden yanmadıysan vah sana»

Neyde duydun, inleyen ses aşktadır
Gözde gördün, çağlayan yaş aşktadır

Perdesiyle gamlarî örter bu ney
Perdelerden kurtarır, yırtar bu ney

Hem zehirdir, hem ilaçtır, bil bu ney
Eski, sâdık arkadaştır, gör bu ney

İnleyen ney zorlu bir yol anlatır
Aşk-ı Mecnun kıssasıyla ağlatır

Aklımın tek mahremî var, inleyen
Söyledim söz, tek kulak var dinleyen

Gamların arttıkça ûzar günlerin
Günlerinle yoldaş oldû dertlerin

Günlerin dertlerle geçmiş, boş değil
Sevdiğin kalbinde kalmış, böyle bil

İndi rahmet, suyla dolmuş ortalık
Kandı herkes, doymayan yalnız balık

Sözlerim çok, anlaşılmazsâ ne gâm
Yazdığım hep özlü olsun, vesselâm

Mesnevî'nin özü olan ilk 18 beyit için, vezne sâdık bir mânâ çevirisi.
Kelimelerden çok anlam üzerinde duruldu.