KAMUOYUNA AÇIKLAMA
(18 Nisan 2019 -- Prof Dr Ali Demir)
8 Nisan 2019 Pazartesi gününden başlayarak 10 gün süre ile “FETÖ Üyeliği” suçlaması ile göz altında tutuldum.
2010-KPSS soruşturmasında olduğu gibi bir SMS mesajı ile veya Kayseri’de görülen 2013-ALS davasında olduğu gibi yazılı bir davet ile ifade vermeye gideceğim halde, gözaltına alınmam davet edilen medya tarafından bir devlet kurumunun görevlendirmesi ile gittiğim Bursa’da “Saklandığı Tekstil Fabrikasında Yakalandı” şeklinde manşetler ile verildi.
Ben bu ülkenin mahkemelerinde yargılanmak isterim.. Bir suçum varsa bu ülkenin hapishanelerinde cezamı çekmek isterim. Ülkemize karşı olan borcumuzun ödenemez olduğuna inanırım. Ülkemizin önemli bir üniversitesinde Profesörüm. Bir sınav skandalı üzerine Devletim beni çok önemli bir kurum olan ÖSYM’nin başında görevlendirildi. Neler yaptığımı o dönemi yakından izleyenler bilmektedirler. Bu konuyu ayrıntıları ile daha sonra kamuoyu ile paylaşacağım. Hakikat ilk bakışta görünmeyebilir ancak nihayetsiz olarak kendini asla gizlenmez. Hakikat arayanlara bir gün kendisini gösterecektir.
Bir ülkenin devlet erkini kullananların, insan haklarını zedelememek ve onurunu korumak en önemli görevi olmalıdır.
Sadece yaklaşık 60’şar dakikalık kayıt dışı yapılan 3 görüşme için 10 gün süre ile gözaltında tutularak gazetelere “8 Gün İfade Verdi” başlığının atılması, her dört günün sonunda “suçluların kent meydanında teşhir edilmesi”ne benzer biçimde ellerimizde sembolik kelepçeler ile foto muhabirlerinin ve kameramanların karşısına çıkarılmam bilinçli biçimde bana bu muameleyi layık görenlerin durumuna ayna tutmuştur.
FETÖ için özel olarak çıkarılmış 4 gün gözaltı süresinin ardından 4 gün ve yine ardından 4 gün uzatılarak adeta psikolojik işkenceye dönüşen gözaltı muamelesi yasal olabilir ancak vicdani olmamıştır.
Tüm bunlardan sonra ise 2006-2014 yılları vaki olan 120 telefon görüşmesi dayanak gösterilerek FETÖ/PDY Terör Örgütü Üyesi suçlaması her türlü insaf, vicdan ve hukukilikten yoksundur.
10 gün süren gözaltı süresi ve ardından yaşanan 8 saatlik ifade verme süreci, beni Eylül-2010 ile Nisan 2015 arası yapmış olduğum ÖSYM Başkanlığım süresince “Sınav Güvenliği”ni FETÖ/PDY ve PKK dahil her türden terör örgüne karşı nasıl tesis ettiğimi bir kez daha hatırlatmıştır. Bana yapılan muamele, bir senaryonun parçası olarak seçildiğimi ima etmektedir.
Ancak, hemen belirtmeliyim ki bu 10 günlük gözaltı süresi aynı zamanda bana FETÖ/PDY Terör Örgütünün nasıl sinsice kamu kurumlarına sızdığını da göstermiştir. Kamu kurumlarından bu mankurtlaştırılmış zavallıların, kamuya, ailelerine ve kendilerine en az zarara verecek biçimde nadide çiçekler arasında yetişen ayrık otlarını temizleme titizliği ile temizlenmesi en büyük dileğimdir ve bu temizlik için elimden gelen desteği veririm.
Kamuoyu iyi bilsin ki Başkanlığım döneminde yapılan sınavların kahir ekseriyeti, emniyet güçlerimize destek verdiği zannedilen bilişim bilirkişilerinin soruşturmayı yürütenleri ve kamuoyunu eksik ve yanlış yönlendirmelerine rağmen, son derece yüksek bir güvenlik içinde gerçekleştirilmiştir. “Sınavlarda hak ve adaleti tesis etmek amacıyla büyük bir özveri ve titizlikle geliştirip uygulamaya aldığımız tedbirlerin ÖSYM’den haince, ahlaksızca nemalanan pek çok şer odağını kızdırmış ve ilkel bir bağnazlık ve aymazlıkla üzerime saldırmaya sevk etmiştir. Başkanlık yaptığım dönemde “Emeğiniz Emanetimizdir” sloganı ile vurguladığımız üzere çocuklarımızın/adaylarımızın emeğini en kutsal emanet olarak gördüm ve her türden sınav çetelerine ve şer odaklarına fırsat vermedim. Kul hakkına en içten dikkat eden biri olarak şunu temin ederim ki tek bir kulun hakkı yenmediği gibi ÖSYM için ekibimle kurduğum yeni sistem değiştirilmediği sürece bundan sonrada kimsenin hakkı yenmeyecektir.
Hakkımda açılan daha önceki davalar gibi bu davanın sonucu da benim bir kez daha adaletten ayrılmayarak ülkeme ve milletime faydalı olmak için çalıştığımı tescil edecektir.
Benim yaşadığım bu sevimsiz sürecin, her türden kamu üst düzey yöneticilerinin her ana başına gelebilme potansiyeli olduğu hatırlatır, bunun medeni usullerle yapılması için yaşadıklarımın bir dönüm noktası olması ümidiyle duyarlı basınımızın tüm hakikatleri toplum ile paylaşması temenni ederim.
Kamuoyuna saygıyla arz ederim.
Prof. Dr. Ali Demir (demir.ali.tr@gmail.com)
Eylül 2010-Nisan 2015 arası ÖSYM Başkanı