Bilim ve Teknik Dergisi
Bilkent'ten arkadaşım Sinan Sertöz haber verdi: "TÜBİTAK, pandemi nedeniyle tüm Bilim ve Teknik arşivini erişime açtı." Bir bakayım dedim, üç gündür bakıyorum. Corona virüsünün sebep olduğu hayırlı bir iş, 53 sene ve 600 küsur sayı beni daha epeyce meşgul edecek...
Ekim 1967 -- Cilt 1, Sayı 1. Bilim deyince o zamanlar ilk akla gelen Aya seyahat yarışı idi. Bu nedenle ilk sayıda kapak konusu olmasına hiç şaşmadım. Bu sayıyı ve Aralık'ta çıkan ikinci sayıyı hiç görmemiştim. O zaman Ankara Fen Lisesi birinci sınıftaydım, şehirden uzakta yatılı kaldığımız için haberim bile olmamıştı. Öğretmenlerin bize duyurması gerekirdi ama olmadı işte...
İlk karneyi alıp da dört ay ayrı kaldığım ailemin yanına gidince dergiden haberim oldu. Ocak sayısını heyecanla okudum ve aynı heyecan yıllarca sürdü. (Scientific American okuyacak kadar büyüdükten sonra heyecan başka yönlere kaydı)
Bu sayıların hepsini çok iyi hatırlıyorum. Yaş 15, seçkin bir lisede geleceğin alimleri olarak özel bir müfredat takip ediyoruz. Elbette bu dergi tam yerine oturdu o zaman. Okuduğum ilk altı sayıya yakından bakalım, zamanın güncel konuları nasıl değişmiş:
Ocak: Aya Seyahat -- Apollo projesi başarılı oldu ve bundan bir buçuk yıl sonra ayda insanlar yürüdü. Daha sonra uzay projeleri uzun süre askıya alındı. 50 yıl daha geçince konu yine canlandı. Bu sefer Mars var hedefte. "Uzay projeleri boşuna yapıldı" diyenlere üç kelime söylüyorum: Telefon, Televizyon, Navigasyon. Üçü de uzay araştımalarının meyvesi büyük ölçüde.
Şubat: Kalp Nakli -- "Artık kimse kalp krizinden ölmeyecek" deniyordu ama kalp nakli yöntem olarak başarılı olmadı, artık uygulanmıyor. Öte yandan, bu tahmin büyük ölçüde tuttu, stent ve by-pass yöntemleri en küçük hastanelerde bile uygulanıyor günümüzde.
Mart: Televizyon -- Bu sayı çıktığı zaman TRT vardı ama sadece radyo yayını yapıyordu. Düzenli TV yayını birkaç yıl sonra başladı, bizim eve ancak 1973'te girdi. Babamın resmi görevi için 1961'de gittiğimiz Fransa'da küçük bir dükkanın vitrininde ilk televizyonu görünce hayranlıka bakmış ve "işte Avrupa!" demiştik. TV sinyallerinin geçirdiği evrim: önce radyo dalgaları, sonra bakır kablolar, şimdi fiber optik.
Nisan: Asma Köprü -- Kamuoyu henüz böyle bir köprü fikrine hazır değildi. Halkın acil ihtiyaçları dururken köprüye bu kadar para yatırmak akıl işi miydi? Vapurlar, motorlar yetmez miydi? Birkaç yıl sonra ilk köprünün temeli Ortaköy'de atıldı ve Cumhuriyet'in 50. yıldönümünde (çevre yolları bitmeden) açıldı. Şimdi Boğaz'da üç köprü ve bir tünel hizmet veriyor.
Mayıs: Güneş -- Kullandığımız bütün fosil yakıtların ve bütün yenilenebilir kaynakların enerjisini sağlayan güneşin kapak konusu olması çok ilginç. Hakikaten en önemli konuyu bulmuşlar. O zaman pek ilgimi çekmemişti, şimdi olsa en önce bu konuyu öğrenmek isterdim.
Haziran: Elektronik Beyin -- 50 sene içinde en çok gelişen konu bu olmalı... Bu sayıyı okuduktan sadece üç yıl sonra Boğaziçi Üniversitesinde ilk küçük programı yazdım, halen aynı heyecanla yazıyorum. Cebimizde taşıdığımız cihazların milyonda biri kadar gücü olmayan o dev makinelere "beyin" demekle her iki tarafa haksızlık yapmışız. Şimdiki cihazların gerçek beyinden ne kadar uzak olduğunu ancak beyni tanıdıkça anlıyoruz. ("Bilgisayar" kelimesi 80'lerde yaygınlaştı)
Bu vesile ile TÜBİTAK iki kere övülmeyi hak etti: Böyle bir dergiyi 50 küsur sene kesintisiz sürdürdükleri için ve arşivi genel kullanıma açtıkları için tebrik ederim. Aslında genel kullanıma açmak tebrike şayan değil, işin doğası gereği zaten açık olmalıydı. Bu tür kamu yararına ve kamu bütçesi ile yapılan faaliyetleri "fikri mülkiyet hakları" ile korumak, bu durumda yazarların ve toplumun aleyhine çalışıyor. Umarım toplum olarak bu arşivi ve benzerlerini açık tutmayı başarabiliriz.
Referanslar
* Prof Sinan Sertöz ile söyleşi
* Bilgisayar Cebimize Nasıl Sığdı?